30 Eylül 2009 Çarşamba

Blogspot

Degerli takipciler,

Blogspot megerse yazilari ilk olusturdugunuz tarihi kaydettigi icin, benim gecen ay taslak olarak yazdigim ve bu ay tamamladigim bazi yazilarimi eski tarihte yayimladi. Yani yeni yazilarim aslinda eski tarihte. Arada bir asagilara da bakin, olur mu?

Sevgiler, Gizem :)

3 Eylül 2009 Perşembe

30 Agustos

Insanin kalbi eger memleket sevgisiyle doluysa, bir sene de 50 kere de gitse ulkesine, uzakta olunca kiymeti bir ayri oluyor. Cok degil Agustos 22'de Cidde'ye donduk, aradan sadece 8 gun gecmesine ragmen, televizyonda 30 Agustos torenlerini salya sumuk izlerken, 2 kutu mendil tukettigimi farkettim. 

Aman Allah'im, o ne cosku, o ne gurur. Bir ara gorunmez olup, Org. Basbug'un askerlerine selamda duran kolunun altina girip destek olmak istedim. Askerleri gordukce agladim, bayragi gordukce agladim. Bir gun oncesinde de Nejat evinde saz calmisti ona aglamistim. Vucudum ciddi miktarda sivi tuketti anlayacaginiz. 

Ne mutlu ki boyle aglayacak kadar cok sevdigim bir ulkem var, ya olmasaydi? 

Ne mutlu Turk'um diyene! Ne mutlu Turk'um diyebilene!

Ramadan Kareem*

Alt-ust oluyormus, Ramazan'da burada hersey tersine donuyormus. Ben bile simdilik sadece bir gun oruc tutmama ragmen, sanki oruc tutan Araplar gibi gunu uyuyarak geciriyorum. Cunku duzen boyle oluyor. Yaziya dokulmemis kural gibi, gece gunduze, gunduz de gece donuveriyor. 

Ama itiraf edeyim, geceleri burasi inanilmaz. Istanbul trafigi gibi heryer canli, isil isil ve hareketli. Sanki is cikisindaymiscasina gece 1-2'de caddeler kalabalik. Isin komik yani yarasa yasam Araplar icin oldukca normal, gecenin 1 bucugunda telefonunuz calabiliyor ve hattin obur ucundaki Arap, bozulan Wii'nizin tamir oldugu bilgisini size verebiliyor. Gunduz cuvala mi girdi dusunuyorsunuz o an. Calisma saatleri de sahura kadar uzun burada. 

Peki ya gunduzleri ne yapiyorlar? Acik pek yer yok. Zaten disarda, normal zamanda gidebileceginiz cafe-restaurantlar var, onlar da Ramazan dolayisiyla kapali. Yemek ve icmek konusunda oldukca katilar. Sokakta elinizde su tasimanin cezasi hapis bile olabiliyor. Dolayisiyla oruc tutmasanizda, evinizde oturmuyorsaniz eger, tutmus kadar oluyorsunuz. 

Her ne kadar duzenler alt-ust olsa da, ben Arap Ramazan'ini sevsem de, yine de bizim Ramazan anlayisimis sanki daha bir ozel ve guzel. Daha paylasmaya yonelik. Bundan kastim, sadece ulkemizdeki sosyal hayatin degil, ayni zamanda Turkiye'de muslumanligin da daha medeni ve cagdas olarak yasandigini ve uygulandigini dusunmem. 

Herkese sevgiler ve *hayirli Ramazanlar :)

7 Ağustos 2009 Cuma

Cidde'de Gunbatimi

Cidde'de gunes denize batiyor, ve o kadar guzel bir manzara oluyor ki, Ankara'li denize hasret biri olarak, doya doya manzarayi icime depoluyorum. Oncel'le bir Persembe (bizim Cumartesi'miz) aksam uzeri, gunesi batirmaya once korfeze sonra da evimize yakin deniz kenarina gidelim dedik. Insanlarin burada yegane zevki deniz kenarina halilarini serip, yiyip icmek, saatlerce oturmak, sohbet etmek, etrafta gelen geceni izlemek. 

Buranin degisik ve inanilmaz sayidaki heykellerine yansiyan kizil isik altinda biz de bos bir bank aradik ve orada oturup, gelen gecenleri, jet-ski yapan gencleri ve esek kiralayanlari izledik. 

Bazi konularda Araplar da ayni bizim gibi iclerindeki safliklarini koruyorlar. Biz, gun batiminin ve birbirimizin fotograflarini cekip yerimize oturup manzarayi seyre koyuldugumuzda, minik bir Arap cocugu elinde bir kap dolusu kuruyemisle bize geldi. Biz tesekkur ederek, icinden birer ceviz, findik aldik. Ama cocuk hepsini bize getirmis. Yarim Arapcamizla, hepsinin bizim oldugunu anladik. Hemen onun da fotografini cektik. 

Cidde'de cidden gun cok keyifli batiyor. Yolunuz duserse, hatirlatin da sizi gun batimina gotureyim.

 


















Madein Saleh

Aylardir erteliyordum bu yaziyi. Sanki donem odevi yazacakmisim gibi geliyordu bana. Ama artik aylar gecti ve Turkiye'deki arkadaslarimiza ve ailemize anlattigimiz Madein Saleh'i sonunda resimlerle yaziya dokuyorum. Madein Saleh ismini ben buraya gelmeden acikcasi bilmiyordum. Cidde'nin yaklasik 800 km kuzeyinde bulunan bu yer, Unesco'nun "Dunya Mirasi" kabul ederek koruma altina aldigi bir bolge. Yani tarihi ve turistik degeri var. Ama malum Suudi Arabistan'da turist kavrami hac ve umreden ibaret oldugu icin buraya yalnizca Suudlar ve burada yasayan yabancilar (ozel izinle) girebiliyorlar. Urdun'deki Petra'nin devami niteligindeki Madein Saleh, ilk olarak sizi sanki bir film seti ya da tarih oncesi bir doneme alip goturuyor hissi yaratiyor. 

Burayi anlatmaya baslamadan once size yolculugumuzdan da kisaca bahsetmek istiyorum. Bu gezimize sadece 1 hafta sonu, yani 1,5 gun ayirdigimiz icin toplamda 1900 km'lik yolculugumuzun oldukca yogun oldugunu soylememe gerek yok sanirim. Medine uzerinden ulastigimiz Madein Saleh'e giderken hic beklemedigimiz bir surpriz bizi bekliyordu. Ben geldigimden beri deve gorememenin hayal kirikligini yasayarak, surekli deve sayiklayip, "Hani nerde bu develer?" diye aranirken, karsimiza - hem de otobanda - bir maymun cetesi cikti. Saka degil, bu maymunlar serbestce dolasip, otobanda karsidan karsiya gecip, kendilerini izlemek icin duran arabalardan cips paketleri, sandvicler ve turlu yiyecek malzemelerini harac olarak kesiyorlar. Eger siz onlara findik fistik vermeyi gonullu kabul etmezseniz de, acik bulduklari camlardan ellerini kollarini uzatarak, ne bulurlarsa cekip aliyorlar. Ozetle, minik capli bir "Maymunlar Cehenneminden Kacis" filminin kahramanlari olup, fistiklarimizi gonullu olarak onlara firlatmak suretiyle (kafalarina degil, onlerine), oradan ayrildik. Geride cektigimiz asagidaki kareler kaldi. Ben Arap hukumetinin yerinde olsam, bu maymunlara ozel kilotlar giydirirdim, zira bulundugumuz sure icinde, seriat kurallarina oldukca ters gelecek sekilde, hem de yol kenarinda, ulu orta, nufuslarini arttirmaktaydilar. Tabi ki bunun kanitlari bende mevcut ama kamuya acik bir ortamda onlari yayinlamiyorum. 




Yolumuzun Medine'den gectigini soylemistim. Iste bu resimde gordukleriniz de Medine'deki sadece muslumanlarin girebildigi "Harem Bolgesi'nin" sinirlarindan biri. Bunlardan yuzlerce var. Her birinin uzerinde de rakamlar var. 

i

Geldik Madein Saleh'e. Gece 10 gibi varabildigimiz icin biz 2. gune baslamistik bile. Bu gordugunuz muhtesem yapitlar o denem yasayan ailelerin mezarlari olarak kullaniliyormus. Tabi varlik durumuna gore sade yapilardan sasali yapilara denk bir dizi cesit gormek mumkun. Ailenin tum fertleri ayni mezar evlere gomulmekteymis. Ama gunumude oldugu gibi onlarda da bas kibleye bakar, ya da herkes ayni hizada yatar gibi bir kavram yok, ranza gibi duvarlari oyup, duvar kenarlarinda birbiri ardina yatiriyorlarmis cenazeleri. Cember cizer gibi. 

Ben sizi varlikli ailelerin mezarlarinin fotograflarini gostermek istiyorum. Malum digerlerinde gosterecek pek oyma kakma yok. 





Bu da biz. Tiril tiril t-shirt'uyle Oncel ve yakici, kavurucu sicakta siyah abayamla ben. Neyseki basimi sapkayla kapatmam yetti, yoksa oracikta kurdesen olacaktim. 



Asagidaki fotograf da bizim tarihimizin bir parcasi. Osmanlilar Hicaz demiryolunu buraya kadar getirmisler. 







Bu da ruzgarin ufleyerek yaptigi fil kayasi. Sanki kucuk gibi gorundugune bakmayin, alttaki fotografta Oncel'i gorebiliyor musunuz? 





Sonunda mutlu son. En nihayet deveyi gorduk. Aslinda daha once yolda gormusuz, ben arka koltukta yatmis uyuyordum, sadece sallandigimizi ve Oncel'le Nejat'in sakin panigini hatirliyorum. Gece Madein Saleh'e varmak uzereyken, zifiri karanlik yolda, 3 araba konvoy halinde giderken, en ondeki Hasim abinin arabasi ve ardindan Suat'in arabasinin manevrasini bir isaret olarak alan Nejat, kivrak bir hamleyle bizi yolun ortasinda saskin saskin duran develere carpmaktan son anda kurtardilar. Deve tuyu isigi absorbe ettigi icin yansitmazmis ve dolayisiyla son anda farkedildigi icin develere carpmak kacinilmaz olurmus. Allah bizi seviyormus. Ben aslinda sonunda deve gordugum icin mutlu olacaktim ama durumun vahametini anladiktan sonra sesimi cikarmadim. Neyseki 2. gunumuzde deve gorduk de, icimde kalmamis oldu. 



Bu da tepeden Madein Saleh manzarasi. Sanildigi kadar kurak gozukmuyor bolge, degil mi? 



Hoscakalin... :))

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Mujdeler olsun, 3'leme tamamlandi!

Siz hic korku filmleri serilerinin 2 ile kaldigini gordunuz mu? Umarim bununla kalir dedigim, yeni bir kalp carpintisi ile aklimi basimdan aldi. Ustelik bu gunduz vakti yasandi. Olay soyle gelisti. Bizim mutfak kendi olcu birimlerimle konusmak gerekirse, 5 adima 2 adimdan olusmakta, yani biraz ufak, ama pratik. Pratik kisminin konuyla ilgisi yok, mutfagimi ovmek icin soyledim. Neyse, ben o gun elimdekileri yikamak uzere, lavaboya yaklasip, muslugu aciyordum ki, lavabonun bir ucundan digerine (gozunuzde canlandirmaniz icin sagdan sola) tam secemedigim bir yavru canavar bulasikligin altina girip gozden kayboldu. Neyse ki o saatlerde yan komsu henuz evine gelmiyor ve duvarlar kalin oldugu icin ses pek gecirmiyor, yoksa bizim evdeki camlarin titremesinden ciglik derecemi tespit edebilirdi. Ben derhal korku icinde resepsiyondaki Bay Jerry'i aradim. Adamcagiz, benim belgesel tadindaki hayattan ne derece zevk aldigimi artik biraz olsun bildigi icin, mutfakta yavru bir kertenkelenin aklimi aldigini derhal anlayip, hemen birini gonderecegini soyleyip kapatti. Ben ise gozlerimi ayirmadan olay mahallini takipte oldugum icin Bay Gil'in 3 dakika suren gelmesi bana sanki 3 saat gibi geldi. Adamcagiz gayet rahat, kelebek avlama filesi ile yavru kertenkeleyi eliyle tutarak aldi ve nereye koyayim diye bana saka bile yapti. (!) Bu arada kertenkeleler aslinda cok faydali yaratiklar, etraftaki bocekleri yiyip, kendi caplarinda dogal eleme meydana getirip, dolayli olarak beni mutlu ediyorlar (en iyi bocek, olu bocektir) ama mumkunse bunu benim evimin disinda yapmalari tercih sebebi, tabi. Sozlerimi, yeni bir "canli" vahsi yasam belgeseli ile karsilasmama umudu ile bitirirken, yazimi okuyanlari sevgiyle kucakliyorum :)

13 Temmuz 2009 Pazartesi

KKO (1 cm Boyundaki "Kirmizi Karinca Ordusu")

Dun gece ikinci defa nefis (!) gecelerimden birini yasadim. Son zamanlarda evde surekli karsilastigimiz kirmizi karincalar, bizde bir merak uyandirmisti; acaba nereden geliyorlar ve nereye gidiyorlardi. Ancak gunde 3-5 tane olunca cok fazla ustunde durmayip, hayatimiza devam etmistik, ta ki dun geceye kadar. Genellikle gece uyurken cok susarim ve ayni anda tuvalete gitme ihtiyacim olur, yani midemde hep ayni miktarda sivi olmasi sart gibi bir durum soz konusu. Sebebini bilmiyorum, ama gozlemlerim beni bu sonuca getirdi. Kisir dongu gibi. Dun gece de suyumu icmis, tuvalete gitmistim. Oturdugum yerde terligimle 1-2 karincayla basladim, sonra 5-6 tane karincayi karinca cennetine gonderdim. Bir bakmisim oldugum yerin cevresini karinca mezarligina cevirmisim... Olulere saygimdan dolayi, bari yerdeki karincalara basmayayim diye dusunurken, bir de baktim ki, klozetin ici kizil-kahverengi!  Abartmiyorum, dalga dalga bir hareketlenme soz konusu. 1 cm'lik kirmizi karinca ordusu banyomuzu istila etmis. Gecenin 2'sinde nazik cigligimla uyanan biricik Oncel'im, aklimi kacirmamam icin beni yatagin ustune cikmaya ikna etti. Ama bir de baktim ki, yatagimizin cevresi, hali, her yer fildir fildir gezinen 1 cm'lik yaratiklarla kapli. 

Bir gece onceden Lost izleyip yatmis olmanin pratik zakaligiyla, derhal elektrik supurgesini kapip yerdekileri vakumladim, tabi bu arada Oncel de banyodakilerin icabina bakti. Bu yazilarimdan dolayi hayvanlari sevmeyen biri gibi algilanmak istemem. Bilakis, cok severim ama 2'den az, 4'ten cok ayaklilara karsi pek sicak degilim. Kendi habitatimda sadece bildigim ve musademizi alan canlilarin yasamasi taraftariyim. Kapimin onunde yasayan kertenkeleye karismayip, hayatina mudahale etmiyorsam, onlar da bana karismasin isterim. 

Gece 2'de yapilan temizlik ardindan tekrar uyumak benim icin biraz zordu. Artik beni kitap gibi okuyan Oncel, "sen bu gece kesin kabus gorursun" diyerek geri uyudu ama gozumu takip eden 2 saat boyunca kirpmadigim icin kabus gormedim.  

Haseratli oykuler umarim bununla kalir.

Herkese sevgiler, Gizmocan

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Blogspot'un faydalari

Blogspot'a ilk baslarken amacim aileme ve sevdiklerime buradan havadisler vermek ve yasadiklarimi bir kenara not etmekti. Ancak yan faydalarini gun gectikce yasadim. Hic gormeden tanistigim 2 arkadasim oldu. Yakinda Almanya'dan buraya tasinacak olan Ozlem ve yaklasik 1,5 ay once Cidde'ye gelen Ferah :) 

Ferah'la aramizda karsilikli bir sevgi akisi oldu. Ne kadar sansliyim ki, iyi ve guzel insanlar hep beni buluyor. Bunun icin surekli Allah'a sukrediyorum. Ferah'cimla ilk mesajlasmadan, ilk telefon gorusmemize, hep mutlu oldum. 

Iki gunluk Istanbul seyahatimizde ayni Ferah gibi tatli annesi ile tanisma sansim oldu. Yarin da Ferah'la ilk kez gorusecegiz, ama sanki yillardir tanidigim bir arkadasimla bulusacak gibi hissediyorum. Simdiden cok heyecanliyim. Mutlulugumu sizlerle de buradan paylasmak istedim. :) 

Marhaban*

Ne kadar uzun bir sure miskinlik yapip yazmadim, tam hesaplamadim, ama cok oldugunun farkindayim. Mazeret degil, ama elim bilgisayara bir turlu gitmiyor, Internet baglantisi burada oldukca kotu. Bu yuzden kimi zaman insani cileden cikartiyor. Ben de sicaktan pek sabirli degilim sanirim, o yuzden bilgisayari neredeyse hic acmiyorum. Her neyse, artik bunlar geride kaldi. Bisiklete binmek gibi bir kere yapinca gerisi gelir diye umdugum bloglarima geri dondugumu bildirir, tum sevdiklerimi yeniden "Marhaban" (*Merhaba) diyerek selamlarim! :)

- Measselama (Hoscakalin) :))

17 Mayıs 2009 Pazar

Cidde'de Dogumgunu

Cok fena... artik ben yasimi soylerken yirmi kelimesiyle baslamayacagim.. "Otuz" diyecegim.. Bir sene sonra "Otuzbir" olacak, iki sene sonra "Otuziki" olacak ve bu boyle gidecek. Ruhunu 17'de dondurmus biri icin 30, oldukca korkutucu bir rakam. Ama Tunc'cugumun bana bu konudaki tavsiyesi oldukca cazip. "Neden yasini 29+1 diye dusunmuyorsun?" dedi, benim de cok hosuma gitti. Gecenlerde de Oncel'in birlikte calistigi Lubnan'li arkadaslari 15+15 onerisi getirdi. Dusununce sanirim bu daha cazip ;)

Simdi gelelim buradaki dogum gunu partime. Aslinda partimize. Nejat ve ben yakin tarihlerde dogdugumuz icin birlikte bir kutlama yapalim dedik. Pastalar tabi ki tarafimdan yapilmaliydi. Ama cok fazla ayakta kalmak hala belimi agrittigi icin ben isin kolayina kacip muffin yapayim, hem yemesi de daha pratik, tek kisilik olur diye dusundum, ama buyuk bir pasta yapmayi da ihmal etmedim.

 

Compound'un havuzbasinda yaptigimiz minik kutlamamiz oldukca keyifliydi, Oncel DJ'lik yapti, sevdigimiz arkadaslarimiz bizleri yalniz birakmadi, dans ettik, sohbet ettik, cocuklar gibi sendik. Darisi diger dogumgunlerinin basina :))

HastaHane 2

Gecen sefer size hastaneleri kisaca tanitmistim. Simdi biraz da doktorlardan bahsedelim. Yoga yaparken belimi incittigimi yazdigimi hatirliyorum. Ayaklarimi pergel gibi acip, oturdugum yerden saga ve sola tempolu bir sekilde nefes egzersizi yaparken, birden bir tik oldu ve ben kilitlendim. Gecer diye dusunmustum ama agrilar ve hareket edememem devam edince biz de 2. gun doktora gidelim dedik. Doktor rontgen cektirmemizi soyledi ve odasina neticeyle gittigimizde aynen su cumleleri kurdu: "Tam dusundugum gibi omurilikte kirik var, ameliyat 30 dakika surer, Elhamdulillah cok basariliyiz. Tarihe karar verdiginizde beni arayin." Simdi durup kendinizi benim yerime koyun. O kadar sasirdim ki (sadece sasirmadim, aptallastim), doktora agri kesici alayim mi, kas gevsetici sureyim mi, ya da korse taksam ise yarar mi? gibi basit sorular aklima gelmedi bile. Sok icinde doktorun odasindan cikinca ne yapacagimizi bilemiyorduk. Oncel annesini aradi, ben annemi aradim. Anneler birbirlerini aradi. Kisaca telefon operatorlerini o aksam biz zengin ettik. 

Rontgeni Turkiye'ye gonderdik. Rontgende gercekten omurilikte bir kirik oldugu tespit edildi, ancak bunun yeni degil 15 yil once oldugu soylendi. Spor yaparken belimi incitmisim ve farkina varmamisim. Ve saka gibi bu durum Suudi Arabistan'da ortaya cikiyor. Isi sansa birakmayan titiz Turk doktorlari bizden MR istedi ve gonderdigimizde neticelerimin temiz oldugu ortaya cikti. Bir hafta dinlenme neticesinde, agri kesici bile almadan yine eski halime donmustum. 

Ataturk ne demis, ben de aynisini diyorum: "Beni Turk doktorlarina emanet ediniz!" 

3 Mayıs 2009 Pazar

HastaHane

Daha once usuttugum icin gittim, dun de dermatoloji icin gittim, hatta bugun de dun yoga yaparken kendimi belimden sakatlayinca yeniden gidecegim; yeni ugrak yerim Saudi-German Hospital, yani Suudi-Alman Hastanesi. Ama adi ustunde degil, yani calisanlar ne Suudi'li ne de Alman. Burada oyle, kuruyorlar, gidiyorlar, bir tek isimleri kaliyor yadigar. Calisanlar genelde her yerdeki diger doktorlar gibi Hintli, Misirli ya da Suriye'li. 

Hastanedeki sistemleri cok basit. Alt katta ikamenizin bir fotokopisi ile kaydinizi yaptiriyorsunuz. Size uzerinde isminiz ve kayit numaranizin oldugu yesil renkte kredi karti gibi bir kart veriyorlar. Doktor ziyaretiniz icin randevu gerekmiyor, genelde aksam 6'dan 10'a kadar calisiyorlar. Bayanlara bayan doktor bakiyor; en azindan tercih sebebi oluyor. Doktorunuzu gormeden once vizite ucretinizi her katta bulunan resepsiyona oduyorsunuz. Size verilen yesil karti onlara veriyorsunuz; hani eskiden bizde de olan kredi karti slibi ceken makinalar vardi, sagdan soldan gecirirdik, onun gibi bir usulle kartinizin ustundeki kabartma bilgileriniz kagida cikiyor, size de sadece isminizin soylenmesini beklemek kaliyor. Olay bu kadar kolay. Yalniz doktor kalitesini cok tatmin edici buldugumu soyleyemeyecegim. Doktorlar neredeyse, fizyolojik problemleri kafamiza takmayarak cozum bulacagimizi soyleyecekler, o derece yani. 

Hastaneler ile ilgili diger detaylar ise oldukca gorulmeye deger, ama malesef fotograf cekemedim, siz gozunuzde canlandirin artik. Her bolumun kendi resepsiyonu var demistim, malum burasi da hastane, ama resepsiyon calisanlarinin zevkine gore dugun organizasyon sirketinin showroomu ya da cocuk odasinin bir bolumu gibi oldukca farkli konseptlerle sizi karsilayabiliyorlar. Tamam insan calistigi yeri benimsemeli, kendinden birseyler katmali ama kamuya bu kadar acik bir yerde bu kadar kisisellestirmek de bana bir tuhaf geldi.

Dun bir de doktorun verdigi ilaci almaya hastane girisindeki eczaneye gittik. Orada hayatimda gordugum en rukus adami gordum. Oncel'e caktirmadan cep telefonuyla fotografini cekmesi icin yalvardim ama yapmadi. Veznenin arkasindaki adamin nereli oldugu konusunda bir fikrim yok. Yani Arap diye gunahini alamam. Esmer tenli gencin giyimini tarif ediyorum. Siyah beyaz ince cizgili bir gomlek ile beyaz uzeri siyah puantiyeli bir kravat, tabi kravat kaymis vaziyette. Nasil? Begendiniz mi? O esnada hazir burdayken bir de goz doktoruna da ugramak gecti icimden ama sustum, evin yolunu tuttuk...

9 Nisan 2009 Perşembe

Patlak Lastik

Biricik Oncel'imi cok seviyorum, cunku o benim superman'im..

Ilk cumlenin baslikla ne ilgisi var demeyin, elin Arap memleketinde koskoca jeep'in patlayan lastigini tek basina degistiren bir kahraman o... Malum Turkiye'ye gelis yaklasti, getireceklerimi tamamlamak icin ve gezmekten en cok keyif aldigim kitapci Jarir'e gitmek icin evden ciktik.

Namaz saatini yolda gecirip, namazdan sonrasina yetismek icin trafige yakalanmamaya calisiyoruz; ama nafile, trafik oldukca yogun. Bir ara Oncel, gosterge panelinde lastik isiginin yandigini farketti. Bu lastik isigi neden unlemdir onu anlamiyorum. Illa bir noktalama kullanilacaksa neden unlem isareti lastikle bagdastirilmistir, bunu cozemedim. Bir kere de Turkiye'de benim basima gelmisti bu unlemli uyari, panik olmustum, Allah'tan yanimda bu islerden anlayan canim Gokce'cim ve kuzeni Merve vardi.

Bizim isigi farketmemizle birlikte, yandaki arabalardan da isaretler almaya basladik lastik ile ilgili, kenara cektik ve baktik ki lastik janta kadar inmis. Malum benim Oncel'im isini cok seven kocaman bir cocuk. Kumda oynamaya bayilan minikler gibi, o da her gun eve deterjan reklamlarindaki cocuklar gibi camur icinde geliyor. O gunde oyle olmustu, tunellerinden birinde kaynaklanan bir sorundan oturu o da tunele inmis, hem sicaktan, hem de tunelin kendi dogasindan nefis bir karisima bulanip eve oyle gelmisti. Disari cikiyoruz diye, temizlendi, ak-pak olduktan sonra benim en sevdigim t-shirtunu giyip cikmisti. Tabi nereden bileyim, benim minik cocugumun lastik ugruna arabanin altina girecegini ve yine ustunu basini kirletecegini?
Kenara cektigimiz yer fikra gibi; unlu bir lastik markasinin servis yeri ama malum namaz olunca burda heryer kapali. Biz iki kafadar, ben el kitabindan talimat vererek, Oncel de verilen talimatlari yerine getirmek suretiyle kocaman bir lastigi degistirdik ve Jarir'e dogru yola koyulduk.

Yanimizda dogru duzgun fotograf makinemiz olmadigi icin cep telefonu ile cekilmis goruntuler asagida :)

4 Nisan 2009 Cumartesi

Pastaci Gizmocan

Arabistan'a ilk geldigimde, zaman nasil gececek, arkadasim olacak mi, vaktimi nasil degerlendirecegim gibi kaygilarim vardi, hatta cevremde beni sevenlerin bu kaygilari daha fazlaydi. Ancak su anda yapmak istedigim bircok seye vakit bulamiyorum, bircok arkadasim var, kurslara basladim ve zaman gercekten yetmemeye basladi. 

Bunlardan biri de pasta tasarim kursu. 3 asamali bir kurs olan pasta kursumun ilkini gecen hafta bitirdim, sertifikami aldim. Ilgilenenler bilir, Wilton dunyada nam salmis bir marka. Gerek kendi urunlerini tanitmak, gerek evde profesyonel gorunumlu pastalar hazirlamak icin boyle bir kurs baslatmislar. Kursu veren arkadasim Burcu. Zaten boyle bir kurstan onun sayesinde haberim oldu. Kimbilir belki ilerde evde pasta yapip satmaya baslarim, gunlerin ne getirecegini kim bilebilir ki, degil mi?

 

Size su ana kadar yaptigim pastalardan birkacini gostermek istiyorum, yorumlarinizi bekliyorum :))

Ilk pastam Oncel'in birlikte calistigi is arkadasinin minik kizlari icin yaptim. Dunya tatlisi Natasha, pastasini gordukten sonra nasil mutlu oldu anlatamam. :) Takip eden gunlerde annesine hep pastasindan bahsetmis.

  

Muffinler bana ev oturmasina gelen arkadaslarima yapildi ama kimse kiyamayip yiyemedigi icin, Daisy'nin kizi Joy'a hediye ettim, cok sevindi. Malum bu tip seyler biraz kilo aldiriyor ve ayrica cocuklar bayiliyor. Zaten boyle tatli ve yagli yiyecekler bizim yasimizdakiler icin pek uygun degil.

 

Son pastamin kahramani tabiki bir tanecik Oncel'im. Kursu bitirmek icin gerekli final pastami Oncel'e adadim. Yalniz itiraf edeyim, 10 inch'lik (burada olculer boyle malesef, ben de zor alistim) kek hazirlamak icin kac tane kek telef ettigimi yazsam, Afrika'daki aclar beni linc eder. O yuzden soylemiyorum. 

Keki soguduktan sonra 3'e boldum ve icine 2 sira Oncel'imin sevdigi cilek recelinden koydum. Daha sonra keki Nejat'ta 3 Maymun filmini izlemeden once ben, Oncel, Zeki, Suat ve Neco afiyetle mideye indirdik.

25 Mart 2009 Çarşamba

Veled-i Arap

Cok seviyorum, cidden; ben Arap cocuklarini ilk geldigim gunden beri cok seviyorum. Normalde bizde olsa, sevmeye kalktigimiz cocuklar yabani olur, yuzlerini cevirir, utanir, bunalir... Bunlarda oyle degil, gulumsedigin zaman gulumsuyor, el salladigin zaman el salliyor, opucuk gonderiyor, seker birseyler yani..

Bugun de oyle oldu.. genelde alisveris merkezlerinde ya da marketlerde kurdugum cocuklarla el sallamaca, dil cikarmaca ve opucuk gondermece iletisimini bu sefer arabada kurdum. Arada bir denk geldigimiz trafik isiklarinda, yan arabadaki cocuklar surekli el salladilar, gulumsediler, sevgilerini gosterdiler. Kimse de "noluyor, niye cocugumuza opucuk gonderiyorsun" demedi...

Seviyorum onlari... Keske hep cocuk kalsalar...

24 Mart 2009 Salı

Mangal Keyfi

Ayiptir soylemesi, son zamanlarda konu hep yemeklerden acildi gibi oldu ama, domestik hayatimiza son hiz devam etmekle birlikte, buna biraz da testesteron ekleyip, yemek rotamizi mangala cevirdik...

   

Gecen gun plajdan gelince, bir gun once benim gece yarasi sosladigim tavuklar, Danube'dan hazir aldigimiz soslu et, Nejat'larin Turk Bakkal'indan aldiklari sucuklar, patlican, sogan ve patatesle kendimize bir ziyafet cektik.

Benim bocek korkumu gecen ay bizzat yasayan Oncel'cim, yine ufak atlattigimiz bir bocek macerasindan sonra, (bu sefer kahramaniz Suat'ti) gelecek mangal sefamiz icin bocek ve ucan haserat ciz-biz aletinden almayi da ihmal etmediginin bilgisini tum sevenlerle paylasmak isterim.

19 Mart 2009 Perşembe

Domestik Yasam

Artik gezenti bir insan oldum ciktim. Evde yemek yaptigim yok. Aldigimiz kilolar (daha dogrusu Oncel'in aldigi kilolar; ama kocami burda da yalniz birakmak istemedim :) ) ve artik aksamlari hafif birseyler yiyelim karari bunda etkili, ancak benim gun be gun artam cevrem ve hergun neredeyse bir plan program olmasi, evde cok az vakit gecirmeme neden oluyor. 

Dun cok gezmemin vicdan azabiyla, (onceki gun Burcu, daha onceki gun kizlar grubu, dun de Carine'le bulusmamizdan sonra) eve gelip kollari sivayarak, Oncel'in siparisi olan kabak dolmasini yapmaya giristim. Oyle boyle degil, bir basladim; kabak dolmasi, domates dolmasi, yaprak sarmasi, sonra da 'aman kabak icleri ziyan olmasin' diye de mucver.. Birden durup kendime baktigimda, eve hakim keskin bir sogan kokusunun varliginin aslinda beni nasil da domestik yaptigini farkettim. Butun bunlarin ardindan yaptigim firinda tavuk-patates-mantari saymis miydim? Onu da ekleyin... ve ev parfumu olarak Turkiye'den tasidigim buhurdanliklara konan aromalarin aslinda fani seyler oldugunu, evi ev yapanin sogan-sarimsak kokusu oldugunu bir kez daha anladim :) 

Kisaca yeni profesyonel yasantim oldukca basarili devam etmekte.. Firinda tavugum Oncel ve Nejat tarafindan cok begenildi. Bugun de dun bir gaz yaptigim dolmalari midemize indirecegiz. 

Agzinizin suyunu akittiysam ozur dilerim :) 


18 Mart 2009 Çarşamba

Di$kiran

Bu yazinin Arabistan hayati ile ilgisi kesinlikle yoktur. Bahsi gecen kisiler tamamiyle dogrudur. 

Hani kimi zaman annelere, teyzelere rastlarsiniz, bebeklerini, cocuklarini severken icleri gider, dislerini sikarlar, kendilerini tutmak icin.. ben de oyleyim.. birini cok sevdim mi, dislerimi siktigimi sonradan, cenemin agrimasindan anlayanlardanim.. 

Benim henuz bir bebegim olmamasina ragmen, bebegim yerine koydugum bir kocam var.. Kendisi o kadar seker ki maaasallah (Arap masallahi ;) ) ona di$kiran adini verdim. Yakinda agzimda tek dis kalmazsa bilin ki sebebi Oncel... 

Neyse ki Asriye Annem dis hekimi de rahat rahat dislerimi sikarak seviyorum kocami.. eger birsey olursa, "ama sebebi Diskiran Oncel diyecegim" kendisine.. :))

Ozetle, Allah herkese boyle diskiranlar nasip etsin, amin!

16 Mart 2009 Pazartesi

Compound Hayati

Coumpound'lar burada yasam alanlarina verilen isim, bizdeki site gibi. Tabi ki, Arabistan farkiyla, akliniza gelmeyecek detaylar burada luks sayildigi icin, compoundlarin varligi da burada hayati kolaylastiran baslica etkenlerden biri. 

Oncelikle compound icinde abaya giymeden dolasabiliyorsunuz. Yani caniniz havuza gitmek istedi, giy bikinini, git havuzuna, ya da spora gideceksin, giy sortunu, spor merkezinin yolunu tut. 

Compound secerken, tabi ki bircok soruya da cevap vermek gerekiyor, malum insanoglu beklentileri yuksek, acaba hepsini karsilayacak mi? Ben bu konuda biraz hazira kondugumu itiraf ediyorum. Oncel'cim benim icin herseyi yapmisti zaten. Ama buraya geldigimde bana baska bir yere tasinmayi isteyip istemedigimi de sordu. Sonucta compound ozellikle bayanlar icin cok onemli; kendinizi guvende hissetmeniz, rahatiniz, imkanlariniz, hepsi birbirini tamamlayan unsurlar. 

Ozetle, cok ciddi bir arastirma yapmamakla beraber, cok sevdigim bir arkadasimin yasadigi compoundda aklim celinmedi degil. Mura Bustan adindaki bu compound, sehir merkezinde, oldukca fazla imkanlari olan, bizimkine nazaran cok ailenin yasadigi, canli civil civil bir yer. Ben de acaba dedim, nasil olur buraya tasinsak. Sonra dusununce bizim compoundu da cok sevdigimi anladim. Hem Oncel burada ben geliyorum diye daha buyuk bir eve gecmisti, dolayisiyla benim de icime kendi compoundumuz daha cok sindi ve biz bahce tadilati, eve parke doseme islerine basladik. 

Ancak compound secerken bana gore sorulmasi gereken su sorular var:
  • Sehir merkezinde mi, sehrin biraz disinda mi olsun?
  • Imkanlari neler? (Spor salonu, tenis kortu, yuzme havuzu, alisveris merkezlerine gunluk otobus seferleri, vs.)
  • Cocuklar varsa, guvenli bir compound mu? (Araba trafigi vs.)
  • Compoundun genel gorunumu nasil? Yesil mi? Yoksa mahremiyeti korumak icin yuksek yuksek duvarlar mi var ve yesiller o duvarlarin arkasinda mi?
Kisaca compound diyip gecmeyin, burada bir omur gectigi icin, karar vermesi oldukca zor. :))

Sevgiler, Gizem

11 Mart 2009 Çarşamba

Arap mi, Filipinli mi?

Hani derler ya, "Efendim, Londra cok karisik, her milletten insan var, bir tane bile Ingiliz'e denk gelmedim." Ben bunu Arabistan icin soyle ceviriyorum: "Efendim, ne garip memleket burasi, Araplar nerde, bu ulkede calisanlar sadece cekik gozlu Filipinliler mi?" Tamam bir miktar, gercekten sadece bir tutam abarttim. Hizmet sektoru icin konusacak olursam, calisan baska memleketlerden de var, mesela Suriye, Misir, Lubnan, Filistin... Ama ben calisan bir Arap su ana kadar gormedim, sanirim hepsi evlerinde, petrol havuzlarinda yuzuyor olmali. Malum burada su bulmak da zor. Kesin petrol vardir o havuzun icinde...

Saka bir yana, hizmet sektorunu Filipinliler ele gecirmis. Nufusun yarisi neredeyse onlar. Cok ucuza calisip, resmen Araplarin arkalarini topluyorlar. Bir de buraya calismak icin gelmek onlar icin olumden beter, ama ekmek parasi geliyorlar. Ben bana temizlige gelen Daisy ile konustum, duyduklarim karsisinda sok oldum. 

Isci olarak calismaya gelen Filipinlilerin bir kere bir sponsor bulmalari lazim. Tabi bu sponsor Arap olmali. Kimi zaman evlenmeleri bile gerekebiliyor. Normalde isciler icin 2000 Riyale alinan vizeyi bazi Araplar isi ticarete doktugunden, vizeyi 2000'e alip, bu zavalli Filipino'lara 10.000 Riyal'e satiyorlar ve her yil 3.000 Riyal kira gibi bir ucret aliyorlar, vermezlerse pasaportlar bu sponsorda oldugu icin size herseyi yaptirabiliyorlar. 

Filipinliler gercekten cok caliskan bir millet. Yazik cok ezildikleri icin, kendilerine normal davranilmasi bile onlar icin cok buyuk bir olay. Diyorlar ki, "bizim ogunlerde ana besin kaynagimiz pirinc, bunu bize vermeyen insanlar var ve tum gun calismamizi bekliyorlar, nereden enerji alacagiz?" Pirinci de bizdeki pilav sanmayin; tereyagli mis kokulu.. bildiginiz lapa, yani ozel bir sey degil. Cok uzuluyorum Filipinlilere sormayin. O yuzden Daisy her geldiginde ona kendimize ne yaptiysam aynisindan ikram ediyorum, sagolsun yemeklerimi cok seviyor. Benim iyi bir asci oldugumu soyluyor, arada benden tarif aliyor. :) 

Araplar da daha sahip olduklari dukkanlari calisma saatlerinde acmamaya devam etsinler. Tok saticilar ne de olsa... Nasil olsa onlarin yerine calisan atom karinca bir millet var ulkerinde...

Durduk yere yine kizdim simdi bu Araplara...

Insaaaallah!

Oncelikle bilgisayarimda Turkce karakterler olmadigi icin ozur dileyerek baslamak istiyorum. Ve cok uzatmadan derhal konuya donuyorum. 

Kiminin 'isallah', kiminin 'iyisallah' veya 'insAllah', olarak yaziya doktugu "insallah" aslinda ne demektir? Turk Dil Kurumu, soyle diyor; "Tanri dilerse, Tanri nasip ettiyse" anlaminda kullanilir. Bu anlamin icinde gizli baska manalar var midir? Bildigimiz yoktur, ama burasi Arabistan, burda hersey olabilir. 

Ben burda icten ice guldugum ama aslinda ozunde beni deli eden birkac olay yasadiktan sonra, Araplarla ayni dili konusmaya yavas yavas basliyorum. Anahtar bir kac kelimeyi ogrendikten sonra, isiniz oldukca kolaylasiyor. Sakin, "Aaaa! Biz zaten insallah nedir biliyoruz" demeyin, bilmiyorsunuz. Buz yataginin alti derin anlamlar ve zaman terminleriyle dolu. "Olursa olur, olmazsa bakariz" manasinda hanginiz kullanmadi, evet itiraf edin!! 

Mesela en son basima gelen olayda, compound bahce sorumlusuyla sans eseri spora giderken karsilastim. Normalde  bir hafta oncesinde, mutfagin onundeki agacin budanmasi gerekiyordu, adam gelecegim dedigi halde hic ortalarda gozukmedi, bende sabirla bekledim. Yolda gorunce dayanamadim, 'ne zaman buduyorsunuz' diye sorunca aldigim yanit: "Insaaaallah!" oldu. Burada aradaki 'aaa' seslerinin uzunluguna gore gunleri ve yapilmasi olasiligini (aslinda olasiliksizligini) anliyorsunuz. Ben de direk adama, 'Turk insallahi mi, Arap insallahi mi' diye sordum. Guldu ve 'peki yarin geliriz' dedi. Su an saat ogleden sonra 2, adam hala gelmedi. Baslarindaki supervizoru arama zamani geldi. Bu Araplar gercekten adam olmaz. Hala insallah, masallah la ilerleyeceklerini zannediyorlar. Belki bunlara "Hamdolsun" eklerlerse olacak, ama biz onu da denemistik, degil mi?


10 Mart 2009 Salı

"Alistin mi?"

"Alistin mi?" sorusunu burada ilk tanistigim hemen hemen herkesten ve Internette karsilasip, telefonda gorustugum memleket sinirlarinda ikame eden tum arkadaslarimdan ve aile efradindan duydum :) Hepsi iyi niyetli, biraz merakli... malum Suudi Arabistan goz korkutucu bir seriat ulkesi.. ama alistim.. sadece artik bu soruyu sevmemeye basladim. Alisilmayacak bir sey yokmus, namaz saatlerini ogrenip, arabanin arka koltugunun rahatini benimserseniz, burada yok yok.. imkan cok... Turkiye'de olmayan magazalari gorunce sadece hafif bir kiskanclik oluyor icimde.. keske diyorum, bundan bizde de olsa.. 

Durum bu, herkese selam :)

7 Mart 2009 Cumartesi

Hamambocegi

Ben burda cok tembellestim, miskinlestim ve sicaktan resmen uyustum. Kisaca ben Arap oldum. Inanin gecen haftaya kadar tek bir kare abayali fotograf cektirmedim. Belli bir nedeni yok, sadece tembellik. Istesem bin turlu bahanem hazir, ama sizi bunlarla mesgul etmek istemem. Dun gece buraya geldigimden beri gecirdigim en kotu geceydi. Muthis gecen bir gunun ardindan, gecenin kotu olmasi gercekten uzucu. Once gunu anlatayim...

Sabah uykumuzu aldiktan sonra, plaja gitmek icin yola ciktik. Yolda Italyan tarzi bir cafeye ugrayip sandviclerimizi yedik. Sonra da plajda, mercan kiyilarinda snorkel yaptik. Baliklar, mercanlar, kendimi bir belgeselin baskahramani gibi hissettim. Gittigimiz yer, genelde yabancilarin girdigi bir plaj oldugu icin, rahatca bikininizle dolasabildiginiz bir yer. Sonra eve geldik ve yine disari ciktik; kisaca haftasonunu doya doya yasadik. Tam isiklari sondurup yatacaktik ki, ben diyim serce parmak, siz diyin isaret parmagi kadar buyuk bir hamam bocegi, misafir banyosundan salonumuza dogru ilerlemekte. Tabi benim sakin (!) feryadimla (bilen bilir), hem bocek, hem Oncel yerlerinden firlayarak panik oldular. Oncel bocegi banyoda koseye sikistirdi, yarim sise bocek ilacini yaratigin uzerine bosaltmak suretiyle koskoca bocegi knock out etti. Cesur kocam! Ama tabi bocek yere serildikten sonra is bitmiyor, bir de panik Gizem'i gece vakti sakinlestirmek lazim. Hicbir seyden bu kadar korkmam; ama kabuklu, parmak boyutunda fildir fildir yuruyen koyu renk bir canavar benim oracikta aklimi alabilir. Neyse uykusuz, kabuslu ve sis gozlerle kalkilan sabahin ardindan sizlere bu yaziyi yazmak, beni bir nebze rahatlatti. 

Gelelim eve... :)) Buradaki herseyi eve gore ayarladigimdan, parkeler yapilsin, mail yazicam; hele bir yerleselim, misafir cagiricam; ama duvarimizda resmimiz yok, fotograf simdi cekemem gibi bin tane bahane de tarih oldu. Bizim icimize cok sinen bir evimiz var artik :) Ikea'ya tesekkur ederiz :)) Yani dayali doseliyiz ve misafir kabul etmeye haziriz :)) Resimler ekte. Henuz daha bahceyi yapamadik ama yakinda o da olur :)) Mangala da bekleriz :))

   
  

Abayali fotograflari da Oncel'in fotografci arkadasi Nejat cekti. Abaya diyip gecmeyin, secmesi cok zor bir olay. Ilk geldigim gun, tipik on yargilarla, alt tarafi siyah carsaf degil mi, aliriz bir tane diyordum. Ilk girdigim magazada her elimi attigim abaya farkli model bir sey cikinca ben bunlarin arasindan nasil karar vericem diye sok gecirip diger magazalara daldim. Swarowski taslisindan, islemelilere, Fransiz dantellisinden, yarasa kollusuna, incili, fistolu, saten, incik boncuk, ne ararsaniz var. Bir tek sade yok :)) Malum kadinlarin kendilerini dis gorunus olarak ifade etmelerinin tek yolu bu. O yuzden acayip susluler. Bir de bir abayayi baska birinde gorme olasiliginiz cok dusuk. Bir de bunlarin sezon sezon modalari var. Bele oturan, dokumlu duran. maskeli, eldivenli.. Ben de ilk abayamda kendime 3 sene oncesinin bir modelini ozel olarak yaptirdim. Ilerleyen gunlerde sade tutuculugumu da yendim, daha sonra gittigim, Al Balad (Beled okunuyor) semtindeki abayacilarda "oo bu cok sade, olmusken saten, yarasa kollu olsun" gibi taleplerle kendimi astim. Gerci yarasa kollar veya genis acilan kollarla disarda yemek yemek biraz guc, ama olsun.

    

Bu arada yeni yeni Turk arkadaslar edindim. Kiminin cocugu var, kiminin yok ama genelde cocuklara gore plan program yapildigi icin, ben de onlara uyuyorum. Cok komik, burasi tam Ankara gibi herkes herkesi taniyor cikiyor. Gecen gun bir arkadasimla bizim compounddaki yoga kursuna katilalim dedik. Yoga hocasi Turk'tu. Hic memnun kalmadik :)) Kadin ingilizce bilmiyor, hareketleri kotu bir aksanla ezberlemis ve soyledigi komutlara uyarsaniz bogulur kalirsiniz. Nefes al, nefes ver diyor, ama dogru hareketlerde demedigi ve aklina esen zamanlarda dedigi icin tikanip kaliyorsunuz. Sacma birseydi kisaca. Bugun bir tane de Japon bir yoga hocasi deneyecegiz baska bir compoundda. Isin komik yani, gruptaki diger bayanlara bu yoga hocasini anlatinca onlar da taniyor ciktilar. Kisacasi Ankara koyunden, Cidde koyune gelmis bulundugumu bir kez daha anladim :))

Bu arada klimalar ve Araplar hakkinda soylemeden gecemeyecegim bir konuda, Araplarin psikolojik olarak kendilerini kis mevsiminde hissetmeleri. Yani magazalarda kislik paltolar, yakasi kurklu ceketler, dokununca bile terleme hissi uyandiran kalin kalin kazaklar satiyorlar. Ben de hem uzuluyorum, hem de guluyorum acikcasi, hevesliler yani.. Ama ote yandan, burasinin Arabistan oldugunu da unutmuyorlar ve aciyorlar klimalari... Oyle boyle degil. Kutuptan farksiz oluyor. Tabi bendeniz nanemolla Gizem, hemen derhal hasta. Gecen gun doktora gittik, tadi birbirinden kotu ilaclar verdi, bakalim devam ediyorum. Ama kesin suclu klimalar. Inanin kendimi koruyorum,  ama soguk ufurmeler her yerde :((

Benden havadisler simdilik bu kadar, soz bir daha bu kadar miskinlesmeyecegim. Bir dahaki sefere buradaki partileri, sosyal yasami anlaticam :)) 

Hadi merak edin, hepinizi tek tek kucaklayip opuyorum :))

Gizem

Arabistan'dan ilk Merhaba

Herkese Merhabalar, 

Biliyorum bir hafta boyunca sizlere hicbir sey yazamadim, fotograf gonderemedim, ama inanin bana gunler nasil geciyor, zaman nasil akti gecti hic anlamadim. Su an tek yaptigim ev icin eksiklikleri gidermek ve buranin olmazsa olmazi "abaya" denen kiyafetten bir (durun bir dakika itiraf ediyorum 'birkac') tane edinmek oldu. 

Ilk bir haftalik izlenim su ana kadar oldukca olumlu. Bir sikintim yok, sadece arabaya inip binerken bu abaya denen, ayak bilegini bile kapatan kiyafete takilip takilip duruyorum. Henuz bir sakarligim olmadi cok sukur. Yalniz araba demisken, bu bildiginiz/bildigimiz araba degil. Burada araba yok denecek kadar az, cunku herkes ucak kivaminda jeep'lere binmekte. Tabi ona mi tirmanayim, abayayi mi toparlayayim, ben de takiliyorum.

Burasi aslinda celiskiler ulkesi; kadinlar icin o kadar fazla kisitlamalar var ki, ancak bir o kadar da hurmet var. Bu ne perhiz, bu ne lahana tursusu diyorsunuz. Mesela kadinlar araba kullanamiyor cunku yasak, siyah abaya harici bir sey giyinemiyorlar, ancak sokaklarda karsidan karsiya gecerlerse akan sular duruyor. Bir de geceleri polis surekli cevirme yapiyor. Eger arabada bayan varsa size gec diyor. Restaurant'larda yaninizda bir bayan varsa "aile bolumu"ne oturabiliyorsunuz; yoksa sadece erkeklerin oldugu bolumde yemek zorundasiniz. Haftasonlari (yani Persembe-Cuma) AVM'lere bekar girmeniz soz konusu bile degil, sadece ciftler girebiliyor. Yani burada kadinlar aslinda bircok kapiyi aciyor. 

Itiraf ediyorum; burada kendimi prensesler gibi hissetmeye basladim. Yakinda simarir ve yazmazsam, bilin ki sebebi bu :) Oncel sagolsun, istedigim zaman yukarda bahsettigim ucak-jeep'lerden bir tane ve Filipinli soforu gonderiyor ve biz Ronaldo'yla alisverise gidiyoruz. Normalde kendim bogustugum supermarket arabalarini Ronalda benim icin kullaniyor. Yani benim yorulmama musade etmiyor. Ben sadece elimi kolumu sallayarak, "havlu kagit eksikti, hadi o reyona gidelim" diyorum. 

Tanistigim Turk'leri saymazsak, buradaki en cok gorustugum insanlar, eve temizlige gelen Filipinli Daisy ve sofor Ronaldo oldugu icin, bol bol onlarla kendi ulkelerinden ve burada neler yaptiklarindan, planlarindan, hayallerinden bahsederek sohbet ediyorum. Acayip tatli insanlar ve cok caliskanlar. Ozellikle Daisy tam bir atom karinca. Burada neredeyse tum zengin Araplarin tam zamanli Filipinli yardimcilari var. Cocuklarini onlar buyutuyorlar. Boylece cocuklar Ingilizceyi minikken ogrenmeye basliyor. 

Konudan konuya atliyorum gibi olacak ama, bu Araplar gercekten garip. Belki kulturlerinden ileri geliyor ama yoldan gecen yabanci bir kadina sanki ilk kez kadin gormus gibi bakan bir adam, cok degil, sadece 2 saniye sonra yanindaki adamla el ele tutusup ve ellerini sallayarak yurumeye devam ediyorlar. Iste o zaman bakma sirasi bana geciyor :) Erkeklerin el ele tutusmasi burada oldukca normal karsilaniyor, tabi ben bu manzarada kocaman bir "Amanin!" diyorum ama burasi icin bu manzara gayet normal.
 
Ahh.. bir de burada beni cileden cikartan bir olay da Allah gunah yazmasin ama namaz saatlerinde her yerin kapali olmasi. Ogle namazindan sonra neredeyse 2,5 saat (14:00-16:00 arasi) bircok dukkan kapali. Gecen gun bir arkadasimla abaya almaya gittigimiz Al Balad'da (bizim Samanpazari'na benzeyen bir yer) ogle namazina yaklastigimiz icin carsinin icine seccadeler serilmeye baslandiginda siparisimizi alelacele tamamlayip, (neyseki yarim kalmadi cunku oraya gitmek tam bir dert) kosar adim kafamizi gozumuzu orterek oradan ciktik. Cunku bazi yerlerde, ben henuz karsilasmadim ama, mutavva denen din polisleri ortaya cikabiliyormus. Ben genelde basimi kapatmiyorum. Bas ortmek icin kullanilan abayanin takimi siyah esarbi klimalardan korunmak icin kullaniyorum. :)

Bir sonraki yazimda abayali fotografimi da ekleyecegim. Bakalim beni taniyabilecek misiniz? :)

Hepinizi ayri ayri cok ozledim, siz de beni buralarda havadis ve dedikodusuz birakmayin...

Kocaman sevgi ve opucuklerimle,

Gizmocan